Sen Yine de Yaz

@Michelle Anderson
  • PUBLISHER
  • Efehan Kök
  • CATEGORY
  • article
  • DATE
  • 05/05/2022

Görece zor bir dönemden geçiyorum sanırım. Mezun olmaya çalışıyorum, ufak bir tezim var üzerinde çalıştığım. Bir yandan da üretmeye itiyorum kendimi. Yazmak; kendimce, akademik, yaratıcı, belki ticari? Her yönüyle yazmak, evet. Tüm bunlar olurken, hayatın gidişatı mı dersiniz yoksa ironik bir tanrının sınavı mı bilmiyorum, yapayalnız bir dönemdeyim – ben ki yalnız kalmayı pek sevmem.



Bir sene içerisinde çok şey değişti, her şey birbirine girdi – çalkantılı bir dizinin karmakarışık yeni sezonu sanki. Ne olduysa bittiyse, zaten kasvetli olan bir şehirde – evet, Ankara - iç sesimin optimizmine veda ettim. Pekala arada karamsar bir tona yönelerek yazıyorum bu yazıyı da. Tüm bu yalnızlaşmanın ve optimizme küsmenin yaratıcılığımı etkilediğini düşünüyorum. Pozitif mi yoksa negatif mi emin de değilim. Oradan oraya savruluyor sanırım içimdeki yaratıcılık. Şöyle bir açmazın içinde buldum kendimi: yalnızlık, yaratıcılığımı parçalara bölüyor; kalabalıklar ise yaratma isteğimi ikinci plana itiyor. Bildiniz, çıkmaz sokak! Yalnız kal ki yazasın, yalnız kalma ki yaratıcı olasın – ve tabii “neş’eli ol ki genç kalasın.”

İşin özeti, günlerimi sık sık tek başıma geçirmeye alıştığım şu süreçte, yazma isteğim ve bir şeyler üretme arzum tavan yaptı. Yalnız kalmak sıkıyorsa, pekala yazmak da can sıkıntısına bir başkaldırı. Öte yandan, kendimi tanıyabildiğim kadarıyla, yepyeni fikirler aklıma yalnızken değil kalabalıkların arasındayken geliyor daha çok. Başkalarıyla olan diyaloglar, beni, içimdeki monologlardan daha fazla besliyor. İçsel monologların yer yön duygusu olmuyor sanırım. Aklım bir orada, bir burada, biraz da şurada. Darmadağın. Bir bütün elde etmeye çalışırken sağı solu belli olmayan, derme çatma fragmentler dolanıyor ortalıkta: çıkmaz sokakta top oynayan ipe sapa gelmez fragmentler.
Bir bütün elde etmeye çalışırken sağı solu belli olmayan, derme çatma fragmentler dolanıyor ortalıkta: çıkmaz sokakta top oynayan ipe sapa gelmez fragmentler.



Üretim, yaratıcılık ve yalnızlık ilişkisi Ba’ndo’da zaman zaman gündem oluyor. Mesela Işıl, “Üretim ve Yalnızlaşma” yazısında üretime odaklandıkça yalnızlaştığından bahsetmişti. Ben de bunu biraz tersine çeviriyorum kendi adıma: Yalnızlaştıkça üretime odaklanıyorum, kaçarı yok. Öte yandan, benim ikna olamadığım başka bir nokta var. Kendi iç sesim, tek başına, o kadar da yaratıcı olmamı sağlamıyor. İç sesim kadar kalabalıkları da dinlemem gerektiğini hissediyorum. Yani daha çok dışarıdan besliyorum yaratıcılığımı (zaten akşam yemeğini de dışarıdan söylemeyi tercih ederim).

Tabii iki bira içip sağda solda geyik çevirmek kalabalıklara içkin olunca o yaratıcılık genelde yazıya değil söze dolanıyor. Söz de uçuyor, ortada yazı kalmıyor. Onlarca fikir, kalemle buluşamadan veda ediyor. Bu noktada Ba’ndo’nun bana sağladığı o ince çizgiyi seviyorum. Hem izole değilim hem de üretimi ikinci plana itmiyorum. Ofisteyken içinde bulunduğum “kalabalık,” yazma arzumu kenara itmek yerine gün yüzüne çıkarmama yardım ediyor (kalabalık demek de ayıp oldu sanki ama siz bağlamı anladınız). Şöyle izah edeyim, tıkandığımı hissederken yan masadan birisi dürtüyor, nereden çıktığı belirsiz bir muhabbete dalıyoruz. Oradan da beyin fırtınasına. Eureka! Tek başıma bütün gün düşünüp de bir türlü toparlayamadığım fikir, yirmi dakikalık bir muhabbetin sonucunda bana selam veriyor. Söz uçmuyor bu sefer – yaratıcı insanlar ve keyfi kahve molalarının şaşırtmayan uyumuna teşekkürlerimi sunarım.

İronik tanrının sınavı sürüyor. Kalabalıklara paydos, yola yalnız devam. İçimden yazmak gelirken ve ofisle aramda mesafeler varken olduğum yerde kalmak istemiyorum. Ne yapmam gerektiğini düşünürken yeni bir altın kural belirliyorum: Aklına bir şey geldiği anda yaz. Derme çatma, yersiz yönsüz hissettirse de yaz. Yazmadığın anda kaybediyorsun o fikirleri, yaz o yüzden bir zahmet.



Üretme arzun varsa şayet, şu sıralar yaratıcılığıma güvenemiyorum diyerek bu arzuyu kenara itmek biraz kabalık sanki. Öyleyse kibar kalmayı tercih etmeli. Kendime hatırlatıyorum, tekrar tekrar: Her şey birbirine girse bile sen yine de yaz, olur mu?

Efehan Kök, Ba’ndo Design Agency’de çaylak metin yazarı olarak Lab’de eğitim görüyor.

buradan’dan bana ulaş!