Yaratma Dürtün Kaç Kilo?

  • PUBLISHER
  • Ece Yılmaz
  • CATEGORY
  • article
  • DATE
  • 10/02/2022

Yazı, yazılmayı bekler. Ne kendime karşı bir sorumluluk, ne de dünyaya karşı bir sorumluluk bu. Yazmak, yazının kendisine borçlu olduğum bir eylem. Sözcüklerin hepimize farklı yerlerden dokunan bir büyüsü, ortaya çıkmayı bekleyen bir sihri var. Bu zamana kadar yazılmayı bekleyen yazılarımı zihnimde, kapalı bir kutuda sakladığım için onlara haksızlık ettim. Şimdi kalkıp her gün yazmak, okumak ve bu büyüyü ortaya çıkarmak istiyorum.



Kaygısızca üretmeyi hiçbir zaman beceremediğim için uzun boşluk dönemlerine girdim hep. Kendimi bildim bileli bir 'sanatçı' olmak isteyip de, hiçbir zaman oturup da çizmeye, kendimi ifade etmeye ve anlam bütünlüğü olan kompozisyonları oluşturmaya düzenli olarak başlayamadım. Her gün kalkıp üretmekten bahsediyorum. Bunu, hayatımın bazı dönemlerinde yapabildim sadece.

Üretmeye dair bu karmakarışık duygularıma ve özgüvensizliğimin ağırlığına rağmen, sürekli yazarım. Ne gelirse… İfade etmeye mecburum. Kendimi bildim bileli dünyayı ve kendimi anlamak için yaptığım yegane şey yazmak. Veremediğim tüm tepkileri içimdeki bütün katmanların içinden çıkarıp, süpürüp kağıda itiyorum.

Bu gelgitli duygu dalgasıyla üretmek, beni kimliğimden ve ortaya koyduğum işten uzaklaştırıyor. Dengesiz ve gelişime açık olmayan bir üretim biçimi ile anlaşılır olmaktan uzaklaştım. Açıkçası, sakin ve durgun bir Ece'nin nasıl bir yazar olacağını bilmiyorum. Duyguların ağırlığına dayanmadan, kendi olma cesareti gösteren Ece ile tanışmak istiyorum.
Sözcüklerin hepimize farklı yerlerden dokunan bir büyüsü, ortaya çıkmayı bekleyen bir sihri var. Bu zamana kadar yazılmayı bekleyen yazılarımı zihnimde, kapalı bir kutuda sakladığım için onlara haksızlık ettim.



Gürbüz yeni yazar!
Sadece yoğun duyguların etkisiyle yazdığı ve yarattığı şeyleri beğenen, sağlıklı olmaya dair hiçbir azim göstermemiş, ağırlığından oturduğu koltuktan kalkamayacak hale gelmiş özgüvensiz bir yaratma dürtüm var. İçine kapanık ve düzensiz bir üretim süreci içerisinde yuvarlanıyor yıllardır. Ben ona Gürbüz diyorum.

Gürbüz 200 kilo. Çok tüketir, nadiren üretir. Şöyle de diyebiliriz: Gürbüz bütün gün zihnimin bir köşesinde oturup ne olduğu farketmeksizin öğünlerce kültür, içerik ve deneyim tüketiyor. Zorlu bir sindirim süreci sonunda, deftere bir şeyler karalanıyor ve Gürbüz rahatlıyor.

İçten içe, görkemli ve anlam bütünlüğü içerisinde tutarlı olan bir 'şey' ortaya çıkarmak istiyor. Fakat, bu 'şey' hiçbir zaman Gürbüz poposunu kaldırıp da sağlıklı bir üretme rutinine tutkuyla bağlanmadıkça ortaya çıkmayacak.

Gürbüz, vermek istediği mesajı en doğru şekilde iletebilmek ve kendisi dışındakilerle de bağ kurabilmek istiyor. Bunun tek yolu ise, teknikte ustalaşmak ve düzenli bir şekilde her gün kalkıp üretmekten geçiyor. Sabahtan akşama kadar oturup ne bulsa yiyen Gürbüz, bir de üstüne her gün maraton koşma hayalleri kuracak kadar da kendi gerçekliğinden kopmuş durumda.

Bu arada, merak eden varsa Ba’ndo zayıflama kampı ( Ba’ndo Lab ) gerçekten çok iyi gidiyor şimdilik. En azından maraton koşma hayallerime bir adım daha yaklaşmışım gibi hissediyorum. Açıkçası, en büyük konfor alanlarımdan biri olan yalnızlığı tercih etmeyi bırakıp yeni insanlarla bağ kurabilmenin beni özgürleştireceğini ve kendime yaklaştıracağını tahmin etmiyordum.

Yalnızlaşmayı benimsemiş biri olarak sanırım çok önemli bir şeyi kaçırdım. Konfor alanımda üretmenin, bildiğim gibi ve içimden geldiği gibi üretmenin tek yol olduğunu düşündüm, ama öyle değil. Kendimi en çok geliştirmek istediğim konuda daha yolun başındayım. Bunu tek başıma farketmektense, birilerinin yüzüme vurması daha etkileyici ve geliştirici oluyor. Ayrıca, insanlarla bağ kurmanın farklı yollarını da öğrenebiliyorum.


Ba'ndo zayıflama kampı
Ba'ndo'ya geldikten sonra şunu anladım; kolektif bilinçdışımızın ortak imgelerinden bağ kurabilmenin insanlık deneyimimi zenginleştirdiğini ve yaratıcı biri olarak görülmeyi hak ettiğimi.

Her insanın bilinçaltında içselleştirilmiş bazı inançlar, alışkanlıklar, dürtüler, içgüdüler ve bilinçsiz anılar yatıyor. Yüzeyin altında birçok şey oluyor. Tıpkı rüyalar ve yaratıcı eylem gibi, alttan fokurdayarak yüzeye çıkan duyguların da, kendine ait şiirsel ve sembolik bir dili var. Çoğu zaman bilinçaltımızı ve hayatımızın iplerini çeken güçlü duyguları keşfetmek için bir çaba göstermiyoruz.

Dolayısıyla, bir yazar olarak görevimin, bilinçaltımda ifade edilmeyi bekleyen bağları ortaya çıkarmak olduğunu düşünüyorum. Farkında olmadan bilinçaltımızda barındırdığımız hepimize özgü bazı durumlar, duygular ve semboller ortaya çıkmak için bekliyor. Gizli kalan yanlarımıza bir ayna tutmak istiyorum.

Bu aynayı konumlandırmam gereken yer ise, Bağlam. Artık herhangi yaratıcı bir sürecin vazgeçilmez unsuru olduğunu düşünüyorum. Ba'ndo sayesinde bağlamın, yaratıcı işler içerisindeki anlamı yaratan ve bu anlamı katmanlaştıran görevinin daha çok farkına vardım.

Kısacası, Gürbüz'ün Ba'ndo zayıflama kampındaki asıl hedefi; düzen ve rutin sayesinde hayatına anlam katan bütün bu deneyimlerin, duyguların ve imgelerin ağırlığının altında ezilmeden onları ortaya çıkarmak ve böylece yüklerinden kurtulmak.



Yaratıcı herkese; üreterek hafifledikleri ve işin kendisinden kopmadan duygularını işlerine aktarabildikleri özgür ve üretim dolu günler diliyorum.

Ece Yılmaz, Ba’ndo Design Agency’de çaylak metin yazarı olarak Lab’de eğitim görüyor.

buradan’dan bana ulaş!