Grafik Tasarım, Sen ve Ben

  • PUBLISHER
  • Emrah Doğru
  • CATEGORY
  • opinion
  • DATE
  • 15/03/2021

Bu yazı 9,2019 · Emrah Doğrunun Medium yazısından alınmıştır

Güzel bir hafta geçireceğinizi umut ediyorum. Geçen hafta bahar geldi diye sevinirken bu haftaya yağmur ve soğuk ile başladık. Mart yine yanıltmadı diyebiliriz sanırım. Neyse haftanın konusuna geçmeden size bir film önermek istiyorum. Denzel Washington’ın yönetip oynadığı “Fences”! Uzun zamandır bu kadar iyi oyunculuk izlememiştim. Bir tiyatro oyunundan uyarlama bu film. Bir bakın derim ve hızlıca konuma dalıyorum tatlım.

Şimdi şöyle düşünelim:
Antik Yunan’dan kalan eserler ve Shakespeare tiyatrosundan sonra, artık özgün bir sanattan bahsedemeyiz diyebilir miyiz? Pekâlâ diyebiliriz. Ya da “Yok artık! Bir çok özgün iş üretilmeye devam edildi” denebilir. Resim sanatı içinde bu tip bir cümle kurabiliriz. Hatta 20.yy sanat akımlarına da bakabiliriz. Daha çok replika, sanat eleştirisi, daha bohem bir vizyon, ulaşılabilir sanat falan filan… Bu arada ben sanat eleştirmeni, sanat tarihçisi filan değilim. Niyetimde yok:) Sadece genel bir açılış için ihtiyacım oldu. Ondan şey ettim. Aslında gelmek istediğim konu özgünlük meselesi.



Özgünlük nedir?
Neden bu kadar kafayı takıyor herkes? Peki Grafik Tasarımda özgünlük var mıdır? Özgünlük ile ilgili bir çok tartışma oluyor. Özellikle Grafik Tasarımda özgünlük… Benim de konum olduğundan oradan devam edeceğim. Şimdi, her yaptığını özgün bir tasarım gibi görmesen iyi olur. Hatta hiç görmezsen rahat edersin. Çünkü değil. Zaten vatandaş da ürettiğin işe bakıp özgün olmadığının farkındaysa; kimse kimseyi aldatmaya kalkmasın. Hepimiz daha rahat ederiz. Zaten bence özgünlük talebi de yanlış. Doğru iş üretmekle pek ilgilenmiyoruz sanki. Daha çok farklı görünsün, daha önce yapılan hiçbir şeye benzemesin istiyoruz. Böyle bir şey mümkün değil. Üreten de, satın alan da bunu artık içselleştirmeli bence.

Burada söylenebilecek en doğru şeyin “yorumlama becerisi” olması gerek. Shakespeare’in herkesin bildiği “Hamlet” oyununun kaç milyar kez oynandığının çetelesini ben tutamasam da bu oyunun bu kadar tekrar tekrar oynanmasının ve vatandaşın hala koşa koşa gitmesinin sebebi, sadece özgün, ölümsüz bir eser olması ile ilgili değil; aynı zamanda her oyunun yönetmeninin onu “yorumlama becerisidir”.

Bu yaşadığımız zamanda, sanat sepete bakıp düşünmemiz gereken şey (sanatla ilintili yan kollar: mesela grafik tasarım) özgünlükten çok yorumlama becerisi olmalı artık. Biz tasarımcılar sanat referanslı işler üretmeye devam edeceğimizi biliyoruz zaten ama üretimin asıl amacı sanat değil (eğer ticari bir siparişten bahsediyorsak). Amaç iletişimini yaptığımız her ne ise, alıcıya ulaştırma becerisi. Ve evet, özgünlük saçmalığından kurtulup, yorumlama becerilerimizi geliştiriyor olmamız lazım.

Yorumlama yapmak kolay mı?
Hayır, değil tabii ki! Uzun yıllar tüm bu külliyatı biliyor olmak lazım. Maazallah bilmeden “ben yaptım-oldu”culuk olayına dalıverirsin. Elalemi güldürüverirsin. Aman ha! Sonra da kendi dilinde, tarzında yorumlamaya geçebilirsin. Bu bir yöntem gibi gözükebilir ama amacım izleyeceğin yolu göstermekten çok sıfır noktasında olması gerekenden bahsetmek.

Biz tasarımcı tayfası kendimizi hep yeterli görürüz. Kıt kanaat Photoshop ve birazda A101 resim bilgisiyle ayakta kalmaya çalışanlar çok. Yorumlamak aynı zamanda farklı araçlar ve disiplinler aracılığı ile farklı şeyler ortaya koyabilme becerisidir. Bunun için genç tasarımcı vatandaşlara ellerini kuvvetlendirmeleri gerektiğini söylemem gerek. Özellikle reklam sektöründe sanat departmanlarında çalışacak, sanat yönetmeni (ya da her neyse: bu title’lar herkesi bitirdi ya) adaylarının bu konuya kafayı takmaları lazım. Üretimi, fikir üstünden yapabilmek için farklı yolları biliyor olmak lazım. Yoksa sıradan bir bakış ile herkes gibi follower olarak devam edersin bu işlere. Sen de bıkmıyor musun: ecnebi kaynaklı işlere bakıp — “Bu nedir ya” demekten.

Bir çok şeyi bilmek zorundayız. Öyle giriş düzeyinde değil. Baya baya bilmek zorundayız. Sonra da onunla ne yapacağımızı bulmamız lazım. Tekrar ve tekrar.
Bir çok şeyi bilmek zorundayız. Öyle giriş düzeyinde değil. Baya baya bilmek zorundayız. Sonra da onunla ne yapacağımızı bulmamız lazım. Tekrar ve tekrar. Çok hızlı üretim yapılan bir sektörde çalışıyoruz. Kıvrak olmak, yorumcu olmak ve kusursuza yakın iş üretmek istiyorsak. Sadece okul bilgisi ile değil, kendimizi sanatçı sanarak da değil, aksine bir zanaatçı inceliği ve emeği ile işlere yaklaşmamız gerekir. Olabildiğince çalışmalı, denemeye devam ederek meseleye derinlemesine yaklaşmamız gerekiyor.

Artık özgünlük tartışmasına son vermek lazım. Hangi özgünlük kardeşim. Bana tiyatroda özgün bir eser söyle son yüzyılda. Ya da resimde yada grafik tasarım filan… Yok öyle bi’ şey. Ecnebiler yorumlama becerilerini katlarken sen yanındakine “E, bu daha önce yapıldı” demekten başka ne yaptın! O daha önce yapıldı diyeceğine: “Şunu şöyle mi düşünsek desen?”, yolu açsan? Ha açamazsın tabi. Çünkü hiç bu açıdan düşünmedin. Çünkü kendi pespayeliğin sana acı vermesin diye karşıdakine de pespaye bir hayat diledin. Çünkü zaten faturaları ödüyorum dedin. Yapma! Bence yani :)

Gençlerin bu durumu değiştiriyor olması lazım. Ben buradaki yazılarımda teknik konulara pek girmek istemiyorum. Zaten bu yazıda da sakındım kendimi. Ama hakikaten; basic bir düzeyde Photoshop ile var olmak yakışmıyor kimseye. Benim kriterimde en az 5 programa ileri düzeyde hakim olmak var. Sanat sepet tarihinden, hiç olmadı grafik tasarım tarihinden anlıyor olmak lazım. Ha bana diyebilirsin ki Adsoftheworld var, Behance var, Dribble var, o var bu var… Onları bende biliyorum –da onların sana bi’ faydası yok. O kadar Amerikan yapımı dizi var herkes seyrediyor. Seyrederek olsaydı dünyanın sayılı dizi sektörlerinden biri oldurduk!

Hadi sıra sende. Sıranı savma, konuya bu açıdan bak ve çalış. Hepimiz çalışalım ve üretelim. Yeni araçlar yeni yollar bulalım. Elalemi kendimize güldürmeyelim:)

Emrah Doğru Ba’ndo Design Agency'de Grafik Tasarımcı, Kreatif Direktör olarak çalışıyor